bigoo.ws - Text Note Generators
   
 
  KONYASPOR



"Medrese'de Orhan diye bir talebenin amcasını oğlu İstanbul'da kaymakamdı. O 
bize futbol topu ve top isimli bir futbol mecmuası gönderdi. Bu mecmuayı 
Beşiktaş'ın eski futbolcularından Refik Osman Top çıkarıyordu. Oradan 
işaretlerle "topa nasıl vurulur" öğrendik."

Bu arada esnaflar, vilayetteki memurlar ve matbuat çalışanları da topa merak 
sarınca futbolun ilk sinyalleri gelmeye başladı. Babalık Gazetesi'nin 
çalışanları ve memurlar bir takım kurdular, renkleri de sarı-kırmızı oldu. İsmi 
matbuat olarak bilinen bu takım daha sonra ülkenin en gözde takımlarından biri 
olacak ve Konyaspor'un nüvesini teşkil edecekti.
 
Futbolun Konya'da filizlendiği yıllarda düzenlenen önemli bir organizasyon 
şehrin bu oyunla tanışmasını inkılap tarihine kazıdı. Anadolu'da işgali sona 
erdirecek kuva-i milliye ruhu, düzenli ordularla düşmanın korkulu rüyası olmaya 
başlamıştı. Türk ordusu Kurtuluş Savaşı'ında Yunan ordusuna son darbeyi 
indirmeye hazırlanırken Anadolu'da bir sessizlik hakimdi. Çatışmalar azalmış her 
iki ordu dfa birbirlerinin nasıl bir hamle yapacağını sezmeye çalışıyordu. 
Yunanlılar Ege'den içeriye yavaş yavaş ilerlemekteydi. Mustafa Kemal Paşa, 
Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü'ye Batı Cephesi Karargahı 
Akşehir'de bir futbol maçı düzenlenmesini emretti. Bu maç aslında önemli 
stratejilerinin belirleneceği büyük toplantının kamuflajı olacaktı. Tarih 1922 
yılı Temmuz ayının 28'ini gösteriyordu. "Türklerin savaş ya da taarruz 
hazırlığıyla bir ilgisi yok. Askerleri bile halktan gençlerle eğleniyor." oyunu 
için, en iyi araç olarak yine top seçilmişti. Yanıltma taktiği için Akşehirli 
gençler ve cephe komutanlığındaki subaylar ile erattan, iki takım oluşturuldu. 
Akşehir takımında oynayan Kara Mustafa'nın kardeşi Aşcı Hoca'nın Necati, 
hayatında şahit olduğu bu en önemli olayı şöyle anlatıyor. "25 Temmuz'da Atatürk 
Akşehir'e geldi. Komutanlarla taarruzun görüşmelerini yaptığını sonradan 
öğrendik. Futbol maçını izleyeceğini duyduk. Maç cuma günüydü. Askerler ve 
Akşehir Halkı, Cuma namazını Ulucami'de kıldı. Atatürk müezzinin yanındaydı. 
Namazdan sonra istasyon yolunun yanındaki araziye hep birlikte gittik. Burası 
Atatürk'ün kaldığı Derviş Bey'in evinin hemen arkasındaydı. Abim Kara 
Mustafa'nın da aralarında bulunduğu Akşehir takımıyla, subay ve askerlerden 
oluşan takım maç yaptılar. Yenişemediler ve maç 2-2 berabere bitti. Yaklaşık 1 
ay sonra tekrar Akşehir'e gelen Atatürk, Duatepe'de komutanlarıyla birlikte 
Büyük Taarruz'un emrini verdi." Bu maç Akşehir'de daha önce futbol oynandığının 
da kanıtıydı aynı zamanda. Çünkü ilçedeki gençlerin futbol ayakkabıları, 
formaları ve parçalı topları vardı.

Konya'nın ilçesinde böylesine bir futbol kültürü varken şehirde de, gayrı resmi 
de olsa takımlar kurulmaya başlamıştı. Matbuat takımının içinden Konya 
futbolunun köklerini teşkil edecek "birlik" futbol aşkıyla yanıp tutuşan 
"gençleri" çatısının altında buluşturdu. 1922 yılının haziran ayında Konya 
Gençlerbirliği adıyla yepyeni bir takım kuruldu. Türkiye'de yeni bir takım 
haline gelen Anadolu futbol birliklerine, şehirlerin isimleriyle birlikte 
gençleri bir araya getiren takımlar anlamında Gençlerbirliği isimleri konuyordu. 
Konyalı topcular Gençlerbirliği'nde buluştu.
 
Babalık Gazetesi İdare Müdürü Halit Kurşun, Baş Mürettip Nazım Ermeral, PTT 
Memuru Münir Bey, Gazazade Kadir, Mürettip Hüseyin, Makinist Selim 
Gençlerbirliği'ne hayat veren isimlerdi. Beşiktaş'tan esinlenerek takımın 
renklerinin siyah-beyaz olmasına karar verildi. Kuruluşundan iki yıl sonra 
babası Konya'da askeri levazım albayı olan ve yıllarca Beşiktaş'ta futbol 
oynayan lise öğrencisi olan Şükrü Erkuş da katıldı.
 
Siyah-beyaz renkli bu takımın bir de simgesi olmalıydı. Yine Beşiktaş'tan 
esinlendiler ve Konya Gençlerbirliği'nin amblemi hırçın bakışlı, kara bir kartal 
oluverdi. Şükrü Bey'in muallim mektebinde talebe olan kız kardeşi, simli, parlak 
iplerle, eline iğneyi alarak 12 tane kartal işledi. Matbuat takımının tecrübeli 
denilebilecek futbolcularının giydiği formaların göğsüne bu kartal kondu. 
Ağabeyinin zaman zaman giydiği formanın üzerindeki kartal amblemini de hatıra 
olarak sakladı. Şükrü Bey, takımın 1924 yılında çekilmiş bir fotoğrafının 
arkasına emeğinin göstergesi olarak şu cümleyi yazıyordu: "sırf benim çalışmamda 
bir çok mevcudiyet gösteren, Gençlerbirliği birinci futbol takımı budur" 

Konya Gençlerbirliği yaklaşık bir yıl, lise takımlarıyla maçlar yaparak 
futboldaki varlığını sürdürdü. Ancak 1923 yılının Temmuz ayında onlara çok ciddi 
bir rakip çıktı. Orduda görev yapan Rafet Çağlar, Milletvekili Saffet Gürol, 
Şevki Ergun, Celal Vaner, Nazım Buzcu, Seyfi Muşkara, Konya Lisesi'nde beden 
eğitimi öğretmeni olan Süreyya Ege ve Celal Ulusan bir araya gelerek Konya'nın 
idman yuvasını kurdular. Onlarda Galatasaray'ı seviyorlardı ama yepyeni bir 
takım için yeşil ve beyaz renkleri tercih ettiler. Konya'da Gençlerbirliği'nin 
yanında parlayan bir takım olduklarını göstermek için de amblem olarak büyük, 
beyaz bir yıldız resmettiler. Kartala karşı koyacak yıldızı, göğüslerinde 
taşıdılar. Genelde düz yeşil forma giydiler ve yıldızın yanında, Konya 
İdmanyurdu'nun kısaltması olan K, İ ve Y harflerini taşıdılar.
 
 
 
Gayrı resmi olarak kurulan bu iki takım İdman Cemiyetleri İttifakı yani Gençlik 
ve Spor Genel Müdürlüğü'nün kurulmasının ardından tescil edildi. Her şey bundan 
sonra başladı. Kısa sürede yeşil ve siyah sevenler bu takımların etrafında 
toplanmaya başladı. Konya'da futbol sevgisi artıyor taraftarlık bilincide yavaş 
yavaş yerleşiyordu. 1929 yılına kadar Gençlerbirliği, İdmanyurdu ve lise 
takımları kendi aralarında maçlar yaptılar. Bu arada şehirdeki Fenerbahçe 
taraftarlarınca sarı-lacivert renklerle, Selçukspor adında yıllarca adından söz 
ettirecek bir takım kuruldu. Musalla Mezarlığı yanındaki sahada önemli bir 
rekabet başladı. Selçukspor, 4 yıl içinde, takımını seçen Konyalı futbol 
tutkunlarından, pek fazla bir pay kapamadı ve Gençlerbirliği ve İdmanyurdu'nun 
daha çok oyuncu fabrikası olma görevini üstlendi. Bu arada İdmanyurdu'nun ilk 
başkanlığını Ziraat Bankası'nda memur olan Celal Bey, Gençlerbirliği'nin 
başkanlığınıda PTT de muhasebecilik yapan Münir Bey yürütmekteydi.

İlk yıllarda bu iki takım arasında hoş bir rekabet vardı. Kesinlikle yenmek için 
sahaya çıkılır, sonuna kadar mücadele edilir, sonuş ne olursa olsun tüm 
oyuncular maç sonu dostça aynı karede yer alırdı. Çünkü futbolcular önce dost, 
sonra rakip, sonra yine dost olurlardı. Futbolcular ve takım yöneticileri 
arasındaki bu dostluk zaman geçtikçe taraftarlara itici gelmeye başladı. 1940'lı 
yıllara gelindiğinde Konya'da fanatizm rüzgarları hissedilmeye başladı. 
Gençlerbirliği'ni tutan kardeş ile İdmanyurdu'na gönül veren ağabeyin arası 
açılmaya başladı. Maçlarda galibiyetler ya da yenilgiler çok daha heyacanla 
yaşanıyor, üzüntüler kızkınlığa dönüşüyordu.
 
 
 
Bu arada Konya Gençlerbirliği taraftar kitlesi giderek çoğalıyordu. Özellikle 
alt tabaka siyah beyazlı takıma büyük bir sempati duyuyor ve maçlara daha büyük 
ilgi gösteriyordu. İki takım arasındaki rekabeti, taraftarların eşit dağılmaması 
iyiden iyiye tetikledi. Taraftarı az olan İdmanyurdu'nun yönetim ve genel kurul 
üyelerinin şehrin önde gelen iş adamlarından seçilmesi, yıllar geçtikçe yeşil 
beyazlı takıma "halktan kopuk bir zengin takımı" yakıştırmasının yapılmasına 
neden olacaktı.

Kuruluşunun ardından yaklaşık 10 yıl gibi bir süre geçmiş ve musalla mezarlığı 
civarındaki futbol sahası bu iki takıma dar gelmeye başladı. 1934 yılında 
Ankara'dan bir takım, İdmanyurdu ile maç yapmak üzere Konya'ya geldi. Ama öyle 
alelade bir Ankara ekibi değildi bu takım. Gelenler, Gazi Mustafa Kemal'in çok 
sevdiği ve maçlarını yakından takip ettiği Çankaya takımın futbolcularıydı. 
İdmanyurdu rakibini zorda olsa yenmeyi başardı. Atatürk sevdiği takımın 
yenildiğini duydu zorlu rakibin bir maç daha yapılmak üzere Ankara'ya davet 
edilmesini istedi. Bu davet aynı zamanda Konya futbolunun ulu önder ile ikinci 
kez buluşması anlamına geliyordu. Yarbay Rafet Çağlar idaresinde Başkent'e giden 
İdmanyurdu kafilesi, Çankaya ile bu kez berabere kaldı. Mustafa Kemal bir türlü 
yenilmeyen Konyalı futbolcuları köşkte kabul etti ve "Siz konya'da nerede top 
oynuyorsunuz, antrenman yapmadan nasıl bu kadar iyi oynarsınız" diye sordu. 
Albay Rafet Bey, sahaları olmadığını ve çeşitli yerlerde oynadıklarını söyledi. 
Paşa'nın Konya'da futbol sahası için uygun bir yer sorması üzerine Rafet Çağlar, 
şimdiki imam hatip lisesinin bulunduğu o zamanki jandarma mektebinin arsasından 
bahsetti.
 
Sporu ve futbolu seven Atatürk, emir subayına, bu alanın Konya'daki takımlar 
için milli emlaktan tahsis edilmesi talimatını verdi. İdmanyurdu konya'ya döndü, 
jandarma mektebinin yeri maçlar için hazırlandı ve takımlar burayı kullanmaya 
başladı. Ancak Gençlerbiliği ve İdmanyurdu arasındaki maddi uçurum iyiden iyiye 
ortaya çıktı. Yeşil beyazlı takımın yöneticileri Atatürk'ün 5 yılda ödenme şartı 
koştuğu 500 lirayı yatırdı ve sahanın tapusunuda İdmanyurdu üzerine yaptırdı. 
Sahanın yanındaki binadan sadece birer oda alabilen Gençlerbirliği ve 
Selçukspor, İdmanyurdu'na daha çok kızdılar ancak para sıkıntısı yüzünden adeta 
seslerini yükseltemediler. "Zengin takımın kurumsallaşmaya önem veren 
yöneticileri" 1951 yılında İmam Hatip Lisesi yapılacak olan futbol sahasını 90 
bin liraya satarak Zafer Meydanı'nda 3 katlı bir bina satın aldı. Bir süre sonra 
da 100 dükkanı olan bu efsane binayı yaptırdılar. Müteahhit firma İdmanyurdu 
Kulübü'ne tam 50 dükkan vermişti.

Ama, taraftar desteğiyle alınan sahadaki sonuçlar çoğu zaman parayı yenmeyi 
bildi. 1936 yılında ilk kez Konya şampiyonu olan Gençlerbirliği, 1938 ile 1948 
yılları arasında şehir liginde aralıksız 10 yıl şampiyon oldu, şehir liginde. 
Daha sonra ise rakiplerine uzunca bir süre boyun eğmek zorunda kaldılar.

Toprak sahadan, yapımı tamamlanan Atatürk Stadyumu'nun çim sahasına geçilmiş, 
taraftarlar maçları daha kalabalık gruplar halinde izliyordu artık. Konya'nın 
futboldaki arenasında derbilerin havası da değişmeye başlamıştı. 1951 yılında, 
Alaaddin Tepesi'ndeki halk evine taşınan Gençlerbirliği futbolcuları müthiş bir 
bağlılık örneği gösterdiler. İdmanyurdu ile oynayacakları maça bir kaç gün 
kalmıştı. Yıllardır kullandıkları formaların çok eskimiş olduğunu gördüler. 
Onlara göre zengin takımı İdmanyurdu karşısına, halkın takımı Gençlerbirliği 
eski formalarla çıkamazdı. Ama yenileri içinde paraları da yoktu. Futbolcular 
önce binanın yüksek pencerelerinde ki çizgili siyah beyaz perdelere baktılar. O 
Parlak kumaşlı perdeleri indirdiler ve kendilerine forma yaptırdılar. Yeni 
kıyafetler maça yetişmiş ve o kumaştan oldukça güzel, çubuklu formalar ortaya 
çıkmıştı. Konya Gençlerbirliği'nin gururlu futbolcuları kulüp binasındaki 
perdelerden yaptırdıkları formalarla, ezeli rakiplerini 3-0 yenmeyi 
başarmışlardı.
 
 
 
İki kulüp arasındaki rekabet futbolun dışındaki branşlara da yansımıştı. 
İdmanyurdu Gençlerbirliği'nin hemen ardından bisiklet takımını kurmuş, eskrim ve 
atletizmin yanı sıra basketboldaki rekabet futbolu aratmayacak hale gelmişti. 
60'lı yıllarda bu kez İdmanyurdu, önce davrandı, basketbol takımını kurar. 
Atatürk spor salonunda oynanan maçlara binlerce taraftar geldi ve çok çekişmeli 
maçlar oynanmıştı.

Yine aynı yıllarda futbol takımları, Türk futbolunun da gelişmesine paralel 
olarak Konya dışından daha kaliteli futbolcuları transfer etmeye başladı. 1965 
yılının ikinci yarısında ikinci ligde mücadele eden Konyaspor, ilk olarak Ankara 
Gençlerbirliği'nden sağ açık İlhan'ı transfer etti. 1947 ve sonrasında Konyalı 
bir çok futbolcu 3 büyük takımın gözdesi oldu. Mehmet Ortaer ve Şükrü Sümer gibi 
isimler Beşiktaş'tan transfer teklifi aldı. Ama ailelerinden izin alamadıkları 
için İstanbul'a gidemediler. Orhan ise terzilik yaptığı için Fenerbahçe 
fırsatını kaçırdı. Gençlerbirliği'nden Şevket Yorulmaz ise bu döngüyü bozdu ve 
Beşiktaş'a transfer olarak Süleyman Seba ile birlikte uzun yıllar top koşturdu. 
Oynadığı 15 milli maçta, 13 gol atarak Konya ve Türk futbol tarihine geçmeyi 
başardı. "Yanda" isminde Macar bir futbolcuya benzediği için "Yanda Arif" olarak 
bilinen Arif Sevinç, Galatasaray'da oynadı. Arif Sevinç 1950 yılı sonunda Konya 
şampiyonu olan İdmanyurdu takımının antrenörüydü ve Adana'da yapılan grup 
maçlarında oyuncularıyla birlikte harikalar yarattı. Yeşil beyazlı takım 1932 
yılında Samsun'da yapılan Türkiye Amatör Futbol Şampiyonası'nda finale kadar 
yükseldi. Rakip İstanbul boğalarıydı. Adları amatördü ama zaten birinci ligin 
dışında lig olmadığı için amatör takımlarda son derece kaliteli oyuncular vardı. 
Türkiye'nin en iyi amatör takımı olma savaşı veren İdmanyurdu, İstanbulspor'a 
1-0 yenilerek şampiyonluk şansını finalde kaybetti. Nuri Yenal'ın önemli 
transferler yaparak oluşturduğu ve yenilmez armada olarak kabul edilen 
Gençlerbirliği takımı da, Türkiye dördüncülüğüne ulaştı. Göz önünde olan bu iki 
takımın yapamadığını ise 1977 yılında Demirspor gerçekleştirdi ve Ankara'da 
Türkiye Amatör takımlar Şampiyonu olmayı başardı.
 
Şehrin yetiştirdiği en ünlü futbolcularından biride Sarı Mehmet lakabıyla 
tanınan Mehmet Aktan'dı. Mehmet, önce Ankaragücü'ne gitti. Milli takım teknik 
direktörü Gündüz Kılıç da onu İtalya maçında ilk on birde sahaya çıkardı. Ünlü 
sol açık Rossi'ye adım attırmayan Sarı Mehmet bir anda tüm Türkiye'nin kalbinde 
taht kurdu. Galatasaray'da da oynayan Mehmet'in futbol yaşamı sakatlıklar 
yüzünden uzun sürmedi.

1950'li yıllarda Konya'ya gelerek özel maç yapan ilk yabancı takım Pakistan 
milli takımı oldu. Konyaspor'un profesyonel lige girmesinden sonra İstanbul'dan 
Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş özel maç yapmak için Konya'ya geldi. 
Avusturya'nın ünlü Sturm Graz takımıyla da Konya İdmanyurdu karşılaştı. Yeşil 
beyazlı takım maçı 3-0 kaybetti. Belçika'nın Charleroi ve İsveçîn Juriasenne 
takımları da Konya'ya gelen diğer yabancı takımlardı.

1960'lı yıllar Anadolu'da futbolun kaderinin değiştiği yılların başlangıcı oldu. 
1964 de Orhan Şeref Apak başkanlığında ki futbol federasyonu, 13 takımlı 
2.profesyonel futbol ligini kurdu. bu ligde Konya'dan da takım olmasını isteyen 
Apak; şehirdeki en büyük iki takımın yöneticilerine birleşmelerini teklif etti. 
Vali Ali Rıza Aydos, orhan Şeref Apak ve Beden Terbiyesi Genel Müdürü Fikret 
Altınel'in iki yıl süren çabaları yeterli olmadı ve ortak rengin hangisi 
olacağı, efsane bina ve diğer mal varlıklarının paylaşımında ki sorunlar 
nedeniyle İdmanyurdu cephesi birleşmeye karşı çıktı. Bunun üzerine Konya 
Gençlerbirliği, federasyonun da desteğini alarak kongreye gitti ve ismini 
Konyaspor olarak değiştirdi. Artık daha da güçlenen ve profesyonel olan Anadolu 
Karatalı'nın keskin bakışlara sahip iki başı vardı. Selçuklu kartalı artık 
onların arkasındaydı. Bir anlamda gerçek tarih de burada başlıyordu. Çimentospor 
ve Meramspor'un iltihaklarıyla güçlenen Konyaspor, 1965 yılında 2.Futbol Ligi'ne 
katılıyordu.
 
 
 
Kulübün başkanlığına Gençlerbirliği'nin 22 yıl formasını giyen ve kaptanlığını 
yapan Mehmet Ortaer getirildi. Konyaspor'un profesyonel ligde mücadele etmesi 
şehirdeki futbol tutkunlarının siyah beyazlılara daha fazla ilgi göstermesini 
sağladı. Konya İdmanyurdu, ezeli rakibin hızlı yükselişine dur diyemeyince 
arkasından koşmayı tercih etti. İkinci lig şansı artık yoktu. Onlar da yine 
profesyonel olan 3.lige katılmak için girişimlerde bulundular. Federasyon 
Başkanı Orhan Şeref Apak, Konyaspor'un teşekkülüne katkıda bulunmadığı yani 
birleşmeye yanaşmadığı için İdmanyurdu'nun lige katılmasına pek sıcak 
bakmıyordu. Araya siyasetin gücü girdi. Konya'lı olan dönemin İçişleri Bakanı 
Faruk Sükan'a durum aktarıldı. İstedikleri olmazsa valilik önünde taraftarların 
büyük bir eylem yapacağı söylentisi yayıldı. Bunun üzerine Faruk Sükan'ın 
girişimleriyle, Orhan Şeref Apak izinli gösteridi. Onun başkanlık etmediği ilk 
federasyon toplantısından, 1967 yılında Konya İdmanyurdu'nun 3.lige alınması 
yönünde karar çıktı.

Konyaspor, 1965 yılında 2.Ligde'ki ilk maçını Samsunspor ile oynadı. Efsane 
kadroda; kaleci Muzaffer, sağ bek Hikmet Deniz, sol bek Tayyar İnanç, sağ haf 
Sarı Mehmet, santrhaf Serpil Pilgir, sol haf Çetin Taşpınar, sağ açık Şükrü 
Sorgüç, sağ iç Ali Büyükbayram, santrafor Hasan Altıoklar, sol iç Didi lakaplı 
Hasan Hüseyin ve sol açık Cankut Özbay vardı. ilk maçında Samsunspor'a 1-0 
mağlup olan çift başlı kartallar, ikinci maçında Bursaspor ile karşılaştı. 
Tamamı amatör takımlardan seçilen Konyaspor'un futbolcuları, iddialı olan 
Bursaspor'la ilk yarıyı 0-0 kapatınca ortalık bir anda karıştı. Takımın 
santraforu Serpil Pilgir, rakip teknik adamın devre arasında soyunma odalarına 
geldiğini, ilginç olaylar yaşandığını anlatıyor. "Maçı daha fazla önemsemeyin" 
teklifini kabul etmeyen Konyaspor'dan Tuncay Bilge, ikinci yarının hemen 
başında, Konyaspor'un profesyonel ligdeki ilk golünü attı. Bursaspor'dan Vedat 
Okyar, takımını beraberliğe taşıdı. Maçın hakemi neredeyse tüm kararlarını ev 
sahibi takımın lehine vermekteydi ve Mesut'un golüyle Bursaspor maçı 2-1 
kazandı.
 
 
 
İlk yıllarda ikinci ligde sıkıntı çeken Konyaspor, canını dişine takan amatör 
futbolcularla daha fazla dayanamadı ve 1968 yılında İdmanyurdu'nun bulunduğu 
3.lige düştü. Artık iki takımda profesyoneldi ve aynı grupta mücadele 
edeceklerdi. Ezeli rekabetin küllerinde yeniden alevler çıkmaya başladı. Şehir 
tamamen ikiye bölünmeye başlamış kartal ve yıldızın düşmanlığa varan rekabeti, 
aile, arkadaş ve iş ortaklarının bile ilişkilerini bozar hale gelmişti.

Artık rekabet oynanan her maçla birlikte düşmanlık tohumları ekiyor, şehirde ki 
huzur ortamı iki futbol takımı yüzünden iyiden iyiye bozulmaya başlıyordu. 
Konyaspor başkanı Veysel Büyükmumcu, her şeye rağmen dostluğu yeşertmek için 
çaba sarf ediyordu. İdmanyurdu'nun kaptanı Haldun Üstel 1977 yılı sonlarında 
evlenme kararı almış, düğün yapmak için de Konyasporluların sürekli kıskandığı 
ve kapısından bile giremedikleri kulüp binasını seçmişti. Haldun, ezeli 
rakiplerinin başkanını düğüne davet etti. Büyükmumcu, futbolcularıyla birlikte 
hediyesini de yanına alarak düğüne gitti. 1981 yılında gerçekleşecek büyük 
birleşmenin ilk sinyalleri işte böyle verilmişti.

O yıllarda hayat elbetteki futboldan ibaret değildi. Kenan Evren Paşa idaresinde 
12 Eylül darbesi yapılmış, ülkede ayrımcılığa neden olan her türlü toplumsal 
hareket bastırılmaya çalışılıyordu. Konya halkını bölen İdmanyurdu-Konyaspor 
rekabeti de bundan nasibini almakta gecikmedi. İhtilalin ardından 2.Ordu 
Komutanı olan Orgeneral Bedrettin Demirel, iki kulübü birleştirmek için 
girişimlere başladı. Paşa başkanları çağırdı ve artık uzlaşmalarını istedi. 
Konya İdmanyurdu yine direndi. Kulüp binası, renk ve isim konusunda tereddütleri 
olan yeşil beyazlı takımın başkanı, Bedrettin Paşa ile görüştükten sonra işin 
ciddiyetini anladı. Ankara'ya gidildi ve işlemler halledildi.

Artık sorunlar çözülmüştü. Ne taraftar kavgaları, ne zaferde ki kulüp binası.. 
Büyük birleşmenin önündeki tüm engeller ortadan bir anda kalkıvermişti. 
Bedrettin Paşa, Konya'ya tek takım olarak dönülmesinin onuruna birde kokteyl 
verdi.
 

Türkiye liglerinde Konya'yı temsil edecek bu güçlü kulübe Konya'nın tek takımı 
olduğu için Konyaspor ismi verildi. Renk konusunda ise İdmanyurdu'nun isteği 
kabul edildi ve siyah beyaz aşkı sona erdi. Bozkırın ortasındaki büyük ovada 
yeşil beyaz renkli bayraklar dalgalanmaya başladı. İdmanyurdu'nun yıldızının 
yerine Konya'nın Anadolu Selçuklu Devleti'ne başkentlik yapmasına saygı 
gösterildi. Doğunun ve batının hakimi keskin bakışlı çift başlı kartal futbolun 
da hakimi olmak için yeşil beyaz renklerin üzerinde amblem olarak duracaktı. 
Kartalı çevreleyen tarımın ve buğdayın sembolü başaklar da Konyaspor'u yalnız 
bırakmadı. Peki bu yeni takımın kuruluş tarihi ne olacaktı ? Konyasporlular iki 
kulübünde köklü tarihini hatırlatması için amblemin altına 1922 ya da 1965 
yazılması gerektiğini savundular. Ama kartalı kabul etmenin ezikliğini yaşayan 
İdmanyurdu cephesi, birleşme tarihini kuruluş tarihi olarak kabul ettirdi. Artık 
efsanenin resmi doğum tarihi 1981'di.

İki takımın da en yetenekli oyuncuları yeni takımın kadrosunu oluşturdu. 
İdmanyurdu kaptanı Haldun Üstel ile Konyaspor kaptanı Nuri Mehtap, aynı takımda 
buluşmuşlardı. Konyaspor'dan daha fazla futbolcu gelmiş ve Servet Atun kaptan 
olarak belirlenmişti. Ama taraftarlar alınan bir yenilgi sonrası birbirleriyle 
tartışmaya devam ediyorlardı. bu kez "sizin futbolcuların hatası yüzünden 
yenildik" tartışmaları yapılıyordu. Birleşmenin ardından birinci lig hedefine 
ulaşma isteğinin de etkisiyle artık tamamı Konyalı futbolculardan oluşan 
kadrolar kurulmuyordu. İddialı maçlar oynanıyor, Konyalı futbolcular iddiasını 
kaybetmeye başlıyordu.

Birkaç yıl geçtikten sonra Konya futbolunun önüne öyle bir hedef çıktı ki artık 
ne İdmanyurdu ne Konyaspor konuşuluyordu. Konya gibi büyük bir şehrin takımının 
Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi takımlarla aynı ligde yer alması 
gerektiğini savunuyordu taraftarlar. Tüm şehir şampiyonluk hedefi etrafında 
birleşti. 1984 yılından itibaren Mustafa Bülbül ve Süleyman Çınar başkanlığında 
birinci lige yükselebilmek adına güçlü kadrolar oluşturuldu. Büyük çaba 
sarfedildi. 1986 yılında Konyaspor sezonun son maçına kadar iddiasını sürdürdü. 
Şampiyonun belli olacağı son hafta Mersin deplasmanına giden yeşil beyazlı takım 
rakibini 2-1 yendi ancak Kayserispor'un Adanaspor'la berabere kalması 
gerekiyordu. Şaibeli bir maçın ardından Adanaspor yenildi ve Kayserispor o yıl 
1.lige çıktı. Birleşmenin üzerinden 5 yıl geçmiş ve son maçlarda kaçan 
şampiyonluklar taraftarları üzmeye başlamıştı.

1987 yılında Süleyman Çınar başkan oldu. Yine güçlü bir takım kuruldu. Tribünler 
her maçta tıklım tıklım doluyor ve son maça kadar takımdan destek 
esirgenmiyordu. Yine düğüm son hafta çözülecekti. Konyaspor evinde oynanacak 
maçta rakibi Tarsus İdmanyurdu idi. Şampiyonluğun diğer adayı Sakaryaspor ise 
Çanakkale ile oynayacaktı. Taraftarlar bu kez işi şansa yani topun yuvarlak 
olmasına bırakmak istemedi. İki maçta aynı saatte başlayacaktı. Rakip takımın 
maçından bilgi almak için bazı önlemler alındı. Bunlardan biride sahaya tavuk 
bırakmak maçın geç başlamasını sağlamaktı. Herşey planlandığı gibi gidiyordu, 
ancak sahada ki futbolcuların Tarsus'u tam 6 farkla yenmesi gerekiyordu. Birde 
gol yediler ve rakam 7'ye yükseldi. Bu arada, önce başlayan maçtan, 
Sakaryaspor'un galip durumda olduğu haberi geldi. Tribünler çılgına dönmüştü. 
Konyaspor 3-1, 4-1 derken skoru 5-1 e getirdi. Ama olmadımı olmuyordu ve gerekli 
fark yakalanamıyordu. O maçtan sonra bir daha görev verilmeyen 1.lig hakemi, 
Aykan Köseoğlu'nun bitiş düdüğünü çalmasıyla tribünler çılgına döndü. Duydukları 
üzüntü büyük bir öfkeye dönüşmüştü. Sezon boyunca verdikleri desteğin 
karşılığını alamayınca önce futbolculara daha sonra da cadde ve sokaklarda 
gördükleri herşeye saldırmaya başladılar, şampiyonluk sadece 2 gol yüzünden 
kaçmıştı.

1987-1988 sezonunda Süleyman Çınar ve arkadaşlarının istifasıyla Anadolu Kartalı 
bir anda sahipsiz kaldı. Maddi sorunlar aşılamıyordu, şampiyonluk için para 
gerekiyordu. Şans o günlerde belki de ilk defa Konyaspor için bu kadar cömert 
davranıyordu. Şehirde öyle bir vali vardı ki; hem görev yaptığu şehrin hem de 
futbolun aşığıydı. İmparator lakabıyla tanınan Vali Kemal Katıtaş ve Büyükşehir 
Belediye Başkanı Ahmet Öksüz, daha önce fikir desteği verdikleri Konyaspor'a bu 
kez herşeylerini vermeye hazırdılar ve taşın altına ellerini sokmaya razı 
oldular.

Bir sezon önce Tarsus İdmanyurdu maçında çıkan olaylar pahalıya patlamıştı. 
Verilen cezalar nedeniyle evinde oynaması gereken 5 maçı deplasmanda oynayacak 
olan Konyaspor'un Ahmet Öksüz başkanlığında ki yeni yönetimi ne yapacağını 
bilemez durumdaydı. Ama Şefik Tarhan, Ali Ataman ve Şemsettin Beştav gibi 
futbolu iyi bilen yöneticiler hemen kolları sıvayıp transfere başladılar. 
Belediyenin tam desteğiyle maddi sorunlar çözülmüştü.

Bir çoğu 1.ligde top koşturan 7 oyuncu kiralandı. Bunların arasında 
Galatasaray'lı Büyük Metin ve yine sarı kırmızılı takımın daha sonra efsane 
futbolcularından olan Suat Kaya da vardı. Konyalı olan sadace Celalettin ve 
Salih vardı. Ortaya tecrübeli ve çok koşan bir takım çıkmıştı. Son olarak onları 
şampiyonluğa inandırmak kaldı. Taraftarların 1.ligi ne kadar çok istediğini 
bilen futbolcularda, sert bir Karadenizli olan Özkan Sümer'in motivasyon 
yöntemleri, gerekli inancın oluşmasını sağladı.

Sezon başladı, ilk maçlarını cezası nedeniyle deplasmanda oynayan Konyaspor, 
karşısına çıkanı yeniyor, artık 1.ligin perdesi aralanıyordu. Son haftalara 
doğru heyacan giderek arttı. Bakırköyspor şampiyonluğun yakasını bırakmıyordu. 
Karşıyaka ve Bakırköyspor ile oynanan maçlar hiç bir zaman unutulmadı. Rahat 
maçlar oynayan Anadolu Kartalları, Konya'da oynadığı Muğlaspor maçını 
Konyaspor'da yetişmiş olan Salih'in attığı golle 1-0 kazandı. Şampiyonluk için 
kenetlenen taraftarlar; Atatürk Stadyumu'nun çimlerinde çözüldü. Konyaspor 
profesyonel mücadelesinin 22.yılında büyüklerin yanında, yani 1.ligdeydi.

Bu heyacanlı maçları hiç kaçırmayan, Konyaspor'un şampiyonluğu için şehri 
seferber eden İmparator Vali Kemal Katıtaş, takımın 1.lig yolunda ipi 
göğüslediğini göremedi. Katıtaş, makamında çalışırken kalp krizi geçirerek 
hayatını kaybetti.

Ahmet Öksüz görevi bıraktı ve yeni yönetim 1.ligde çalıştırması için takımı Erol 
Togay'a emanet etti. İlk maçında sahasında Sarıyer'e 3-0 yenilen ancak ligdeki 
ilk yılında 43 gol atan yeşil beyazlılar, sezonu 46 puanla 8.sırada tamamladı. 
Bu sırada Togay'ın yerine Şener Dal, onun yerine de sezon sonunda Arif Çetinkaya 
teknik direktör oldu. 1989-1990 sezonunda yine 46 puan toplayan Konyaspor, bu 
kez sıralamada 7. idi. Sonra ki iki sezon takım düşüşe geçti ve 12.sıranın 
üstüne çıkamadı. 1989-1990 yılında tek antrenör görev yaptı. Yugoslav Zoran 
Çolakoviç. 1990-1991 sezonunda Çolakoviç ile başlayan, Konyaspor, peşinden 
takımı Tezcan Uzcan'a teslim ederken kısa süre sonra da Polanyalı Franz Smuda 
ile anlaştı. 1991-1992 de Ömer Zengin, Ömer Duran, Franz Smuda ve Arif 
Çetinkaya, 1992-1993 sezonunda Arif Çetinkaya, Murat Özgen, Yugoslav Hüsnü 
Majuni, Ömer Zengin ve Naci Renklibay teknik direktör olarak görev yaptılar.

Sık sık hoca değiştirilmesi kötü gidişe dur diyemedi ve kapkara geçen 1993 
yılında Anadolu'nun çift başlı kartalı, 23 yıl kaldığı 2.lige yeniden dönmek 
zorunda kaldı.

Nihayet yine bir sahipsizlik, ama sonrasında gelen kenetlenme yılının ardından 
2002-2003 futbol sezonunda kartal gerçek yuvasına geri döndü.

2008-2009 sezonu sonunda gol averajıyla Bank Asya 1.Lig'e düşen Konyaspor'umuz, büyük bir mücadelenin ardından Yükselme Grubu maçlarını 7 puanla lider tamamladı ve 1 yıl aradan sonra yeniden Süper Lig'e dönüş yapmanın mutluluğunu yaşadı. 

Konyaspor’un profesyonel lig boyunca başkanlıklarını şu isimler yaptı.; Mehmet 
Ortaer, Veli Nurullahoğlu, Orhan Tütüncü, Kazım Özbay, Mehmet Saim Çetin,Ömer 
Armağan, Eşref Eşrefoğlu, Ahmet Onocak, Kamil Civelek, Oğuz İyioldu, İsmail 
Çapar, Sezai Arısoy, Fahrettin Hiçdönmez, Ömer Civelek, Servet Acar, Sedat 
Varol, İrfan Mescioğlu, Veysel Büyükmumcu, Halis Ünal, Ahmet Yüzbaşıoğlu, Mehmet 
Çolakoğlu, Mehmet Düzel, Mustafa Bülbül, Süleyman Çınar, Ahmet Öksüz, Kudret 
İrdirençelebi, Algün Tunçalp, Metin Ortakakarpuz, Bahtiyar Demir, Numan Erkan, 
Sait Gönen, Mehmet Oktut, Ahmet Hamdi Uçarok, Mevlüt Sarı, Mustafa Bayram, 
Mehmet Köseoğlu, Ahmet Şan, Mustafa Yayla, Mehmet Ali Kuntoğlu ve Bahattin Karapınar
 

2010-2011 KADROSU

Futbolcu Yaş Uyruk

Kaleciler: Danny Vukovic 25 Avustralya

Gökhan Tokgöz 31 Türkiye

Ercüment Kafkasyalı 25 Türkiye

Defans: Ufukhan Bayraktar 24 Türkiye

Muhammet Yürükuslu 19 Türkiye

Kauê Da Silva 27 Brezilya

Selim Ay 19 Türkiye

Ahmet Görkem Görk 27 Türkiye

Ramazan Kahya 26 Türkiye

Emrah Eren 32 Türkiye

Bassem Abbas 28 Irak

Mahamoudou Kere 28 Burkina Faso

Jonas Troest 25 Danimarka

Serkan Şahin 22 Türkiye

Hakan Aslantaş 25 Türkiye

Erdinç Yavuz 32 Türkiye

Orta Saha: Erdal Kılıçaslan 26 Almanya

Uğur Yanıkdemir 23 Türkiye

Branimir Poljac 26 Norveç

Oğuz Özden 20 Türkiye

Niyazi Nayernazlı 19 Türkiye

Ali Dere 18 Türkiye

Ali Kireş 19 Türkiye

Veli Acar 29 Türkiye

Gaston Machin 27 Arjantin

Adnan Güngör 30 Türkiye

Burak Karaduman 25 Türkiye

Emre Toraman 25 Türkiye

Johnnier Montano 27 Kolombiya

İshak Çakmak 18 Türkiye

Borek Dockal 22 Cek Cum.

İbrahim Ege 27 Türkiye

Mehmet Sedef 23 Türkiye

Peter Grajciar 27 Slovakya

Forvet: Eser Yağmur 27 Türkiye

Aykut Öztürk 23 Türkiye

Tazemeta 28 Kamerun

İvan Lietava 27 Slovakya

Teknik Direktör: Ziya Doğan

Başkan: Bahattin Karapınar

Gelenler: Bassem Abbas, Veli Acar, Emrah Eren, Gaston Machin, Adnan Güngör, Mahamoudou Kere, Burak Karaduman, Danny Vukovic, Jonas Troest, Serkan Şahin, Johnnier Montano, Hakan Aslantaş, Aykut Öztürk, İshak Çakmak, Gökhan Tokgöz, Borek Dockal, Erdinç Yavuz, Emre Toraman, İbrahim Ege, Mehmet Sedef, Tazemeta, İvan Lietava, Peter Grajciar

Gidenler: Volkan Koçaloğlu, Ömer Hacısalihoğlu, Mehmet Şen, Yusuf Kurtuluş, Abdülvahit Karacabey, Tayfun Türkmen, Koray İçten, Umut Kekilli, Zafer Demir, Uğur Akdemir, Haluk Tanrıseven, Mehmet Ayaz, Ferdi Başoda, Eray Birnican, Dursun Karatay, Serhat Akyüz, Recep Aydın, Feyyaz Belen



VAKİT NAKİTTİR ?
 
 
 
 

hi5 Layouts

 
 
Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol